
Gölgenin Bilgeliği
Kendimizi “iyi” ve “kötü” gibi kavramlarla tanımlamaya başladığımız anda, bir şeyi daha yaparız: İçimizdeki “karanlığı” bastırırız. Ancak Doğu mistisizmi ve modern psikoloji –özellikle Carl Jung’un gölge arketipi– bize gösterir ki, bu bastırılmış yönlerimiz aslında kişisel gelişimimizin anahtarıdır.
Gölge Nedir?
Jung’a göre gölge, bilinçdışında sakladığımız, çoğunlukla bastırılmış ya da kabul edilemez gördüğümüz kişilik parçalarımızdır. Bu öfke olabilir, kıskançlık, korku ya da çok daha yaratıcı ve güçlü bir yönümüz de olabilir. Onu bastırmak, ortadan kaldırmaz. Sadece görünmeyen bir güç haline gelir.
Kadim Öğretilerde Gölge
Tasavvufta “nefsle mücadele” ve “nefsin terbiyesi”, gölgeyle yüzleşmenin manevi versiyonudur. Zen’de ise kişi, zihinsel sınırlamaların ötesine geçerek gölgesine bakar, onu kabullenir, dönüştürür.
Gölgeyle Yüzleşmek Neden Gereklidir?
Çünkü gölgeyle yüzleşmek, onu fark etmekle başlar. Fark edilen gölge artık kör bir güç olmaktan çıkar. İçimizdeki çatışmaları çözmeye başlarız. Ve o zaman “bilgelik” ortaya çıkar. Gölge, aslında ruhun bir öğretmenidir.
Günlük Hayatta Gölgeyi Görmek
Bizi en çok rahatsız eden davranışlar, aslında bizde bastırdığımız yönleri gösterir. Kıskandığımız biri, içimizdeki bastırılmış yeteneğin işaretidir. Öfke duyduğumuz biri, görmezden geldiğimiz bir acının aynası olabilir.
Gölgenin Hediyesi
Gölgeyle yüzleşen kişi artık daha bütün, daha farkında ve daha şefkatli olur. Çünkü kendine karşı dürüst olan, başkasına da dürüst olabilir. Kendi karanlığını kabul eden, başkasının karanlığına da ışık tutabilir.
Sonuç
Gölge bir düşman değil, bir davettir. Bastırdığımız her yön, aslında dönüşmek isteyen bir parçadır. Gölgeyle dost olmak, içsel bütünlüğe giden en kadim ve etkili yollardan biridir. Ve belki de gerçek bilgelik, kendi gölgemizin içinde saklıdır.
Bizi X (Twitter)hesabımızdan Takip Edin
Okunması tavsiye edilen yazılar: