DOĞU BİLGELİĞİ

Su gibi ol: Biçimsiz, Yumuşak, ama Engel Tanımaz..!

Gerçeklik biz baktığımızda oluşur temasını yansıtan, kozmik bir göz ve meditasyon figürü içeren mistik illüstrasyon.
Kuantum Fiziği

Gerçeklik: Biz Ona Baktığımız Zaman Oluşur

Gerçeklik biz baktığımızda oluşur temasını yansıtan, kozmik bir göz ve meditasyon figürü içeren mistik illüstrasyon.
Gerçeklik, yalnızca gözlemle var olur; bu mistik sahne, bilinçle yaratılan evrenin sessiz bir tanığıdır.

Gerçeklik ve Onun Kırılgan Yapısı

Gerçeklik nedir? Bu soru, artık sadece felsefenin değil, kuantum fiziğinin de temel gündemlerinden biri haline geldi. Atom altı düzeyde evren, sabit bir gerçeklik sunmaktan çok uzak. Kuantum parçacıkları, gözlemlenmediklerinde birden fazla olasılığın içinde süzülürken, onlara bakıldığında tek bir olasılığa “çöküyor”. Bu, gerçekliğin kendiliğinden var olmadığı, aksine gözlemle oluştuğu fikrini doğuruyor. Gerçeklik nedir sorusu işte burada; bizim bilincimizle evren arasında bir köprü gibi belirmeye başlıyor.

Gözlemci Etkisi: Kuantum Dünyasında Bir Paradoks

Çift yarık deneyi, bu sorunun kalbinde yer alır. Elektronlar, gözlemlenmediklerinde dalga gibi davranır; ama biz baktığımızda parçacık olur. Gözlem, sonucu etkiler. Bu ne anlama gelir? Eğer gerçeklik gözlemle belirleniyorsa, biz gözlemciler olarak evrenin şekillendiricileriyiz. “Gerçeklik nedir?” sorusu burada yalnızca bilimsel değil, aynı zamanda varoluşsal bir boyut kazanır. Bu, her bakışın evrende bir iz bıraktığı anlamına gelir.

Doğu Felsefesinde Gerçeklik: Maya ve Algı

Hint felsefesinde maya, görünen dünyanın bir illüzyon olduğuna işaret eder. Yani gerçeklik, zihnin bir yansımasıdır. Buda’nın “Zihin her şeyin öncüsüdür” sözü bu görüşü tamamlar. Doğu felsefesi, dışsal gerçekliği sabit kabul etmek yerine, algı ile şekillendiğini savunur. “Gerçeklik nedir?” diye sorulduğunda, yanıt içeriden gelir: sen nasıl bakıyorsan, dünya öyle görünür. Bu, sadece bir inanç değil, bilimle de örtüşen kadim bir bilgidir.

Bilinç ve Evren Arasındaki İnce Bağ

Bilinç sadece algılayan değil, aynı zamanda var eden bir güç olabilir mi? Kuantum bilinç teorileri, gerçekliğin sadece maddeye değil, farkındalığa da bağlı olduğunu öne sürer. Carl Jung’un “Senin gördüğün dünya, senin düşündüğün dünyadır” sözü bu bağlantıyı özetler. Gerçeklik nedir sorusu, belki de bilincin evrendeki rolünü anlamadan asla tam olarak yanıtlanamaz. Çünkü evren, kendini bizimle birlikte fark eder.

Gerçeğin Doğduğu An: Şu An

Gerçeklik nedir diye soruyorsak, cevabı yalnızca düşüncede değil, “şu an”da bulabiliriz. Zen öğretisinde sıkça vurgulanan “anda kal” çağrısı boşuna değildir. Çünkü gerçeklik gözlemle oluşur ve gözlem her zaman “şimdi”de olur. Ne geçmiş ne gelecek vardır; yalnızca şu anın farkındalığı… Ve biz neye dikkat ediyorsak, gerçeklik orada filizlenir.

Düşünmeye Davet

Peki ya senin gerçekliğin?
Neye bakıyorsun şu an — ve neyi var ediyorsun fark etmeden?
Belki de senin bakışınla bir evren daha oluşuyor…

👇
Yorumlara bir kelime, bir his ya da bir an bırak…
Senin baktığın yerden hangi gerçeklik görünüyor bize?

Daha fazlası ve yeni içerikler için bizi X’te (Twitter) de takip edebilirsin.

Ruhuna dokunan yeni yazılar, mistik fısıltılar ve felsefi paylaşımlar seni bekliyor…


Okunması tavsiye edilen yazılar:

Zihinsel Engelleri Aşmak

Kuantum Fiziği kategorisi yazıları

4 COMMENTS

  1. Kuantum fiziği yalın bir dille yazmışsın, anlayabildim. Kendimi hangi gözle görürsem o şey yaşamımın parçası o oluyor. Çevremdeki her ona göre şekilleniyor. Doğru. Kendimden biliyorum. Düşündüklerimi gerçekleştiriyorum, hayatımın gerçeği o oluyor. Çok doğru.

    O zaman şuna gelmiyor muyuz? ne düşünürsen o olur ? öyle değil mi çünkü düşündüklerimi söylüyorum, söylediklerimde hayatımda gerçekleştirmeye çalışıyorum. Düşünen ve uygulamaya koyan ben. Sonuçlarını deneyimleyen ben. Veya kötü bir sonuç olduğunda o sonuçlara katlanan ben. Peki aklıma şu soru geliyor: Peki, buraya kadar anladım da, o zaman niçin kötü şeyler düşüneyim sorusu geliyor aklıma ? Neden negatif düşüneyim ? sorusu geliyor aklıma. Neden kıskanayım? sorgulaması geliyor aklıma. Çünkü benim hayat rolüm / yolculuğum bana biçilmiş kaftan. herkesin dünya sahnesindeki yani yaşamdaki rolü çok özel, herkesin kendine münhasır. Peki o zaman şu sonuca vardım: düşündüğümüze dikkat edelim ki düşündüklerimiz o istediğim kolaylıkla ve gerçekleşir gerçekleşsin. kuantum fiziği çok sevdim. Bende geniş bir algı yarattı. Yerçekimi Kanunu’nu deneyimliyoruz. Dolayısıyla anlaması çok kolay. Kuantum fiziği de doğal kanunlardan ama anlamıyordum . Yalın bir dilde özetlediğin için çok teşekkür ediyorum.

    • Hilal,

      Ne güzel anlatmışsın… Satır satır okurken, içinden geçenleri sadece yazmakla kalmadığını, yaşadığını da hissettim. Ruhun gerçeğine dokunmuş birinin sesi var o cümlelerde.

      “Ben o değilim” diyebildiğimiz her an, dünyaya sıkışmadığımızı hatırlıyoruz. Bedenin rahatsızlandığında, “bedenim hasta” diyebiliyorsan, parayla bağını yitirdiğinde “ben hesabımdaki rakam değilim” diyebiliyorsan… işte orada başlıyor hakiki özgürlük. O farkındalık hâli zaten insanı içten içe sağlamlaştırıyor.

      Manevi varlık olduğumuzu unutmadan yaşamak kolay değil. Ama senin de dediğin gibi; mesele bu farkındalığı unutmadan, hayatla bağını koparmadan, ama bağımlı da olmadan yürüyebilmek. Cümlelerin, bu ince dengeyi çok güzel anlatıyor.

      Dilerim bu sözlerin birçok kişiye dokunur, kendi iç sesini duymak isteyenlere ilham olur. İyi ki yazdın. Yüreğine sağlık 💫

      Sevgiyle,
      Turhan

  2. Gözlem olmadan madde belirli bir biçime bürünmez deniyor. Neden? En mükemmel biçimlenmenin gerçekleşmesi için illa ölçülmesi mi gerek? Yaptığım şeyi ölçen başkası ise biçim farklı, yaptığımı ölçen ben isem biçim farklı olabilir mi? Neden?
    İçi dışı bir olan bir insan isem, maddenin / yaptığım şeyin şekillenmesi aynı olmalı , öyle değil mi?

    • Ne güzel ve derinlikli bir yorum… 🙏
      Evet, kuantum düzeyde gözlem olmadan madde belirli bir biçim kazanmaz deniyor çünkü evren, bilinçle temasa geçtiği anda potansiyelden gerçekliğe geçiyor. Yani “ölçmek” ya da “gözlemek” aslında sadece fiziksel değil, bilinçli bir temas. Ve bu temasın niteliği, sonucu doğrudan etkiliyor olabilir.

      Senin sorduğun nokta çok önemli: Eğer beni gözlemleyen başkasıysa, ortaya çıkan biçim onun bilinç filtresinden geçebilir. Ama ben kendimi gözlemliyorsam, içim dışımla birse, niyetim safsa, o zaman oluşan biçim de daha özgün, daha hakiki olur belki de. Gerçeklik, kişinin kendi bilinciyle kurduğu temasın bir yansımasıysa, o hâlde “kim gözlüyor” sorusu her şeyin anahtarı olabilir.

      Kısacası: Kendine hangi gözle bakıyorsan, dünya da sana o gözle biçimleniyor olabilir…
      Ve belki de bu yüzden gerçek özgürlük, başkasının değil kendi bilincimizin tanıklığında şekillenmekte yatıyor.

      Katkın için gönülden teşekkür ederiz 🌿
      İçsel sorgulamaların, kolektif bilince ışık olsun…

LEAVE A RESPONSE

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir