
Geleneksel tıbba göre sağlık, dengenin sanatında yatar. Bu yazıda doğal ritimler, uyum ve iyileşme üzerinden kadim bilgeliğe bir yolculuk yapıyoruz.
Modern tıbbın hızlı ve teknik ilerleyişine rağmen, insanoğlu hala “denge” kavramının peşindedir. Geleneksel tıp sistemleri ise binlerce yıldır sağlığın temelini bu dengede bulmuş, yaşamın ritmini dinlemeyi bir sanat haline getirmiştir. Çin tıbbından Ayurveda’ya, Tibet hekimliğinden Osmanlı tababetine kadar farklı kültürlerdeki geleneksel tıp anlayışları, beden-zihin-ruh bütünselliğini esas alarak dengenin bozulmasını hastalığın başlangıcı olarak görmüştür.
Çin tıbbı bu konuda çarpıcı bir kavramsal altyapı sunar. Yin ve Yang prensipleri, evrendeki tüm karşıtlıkların bir denge içinde var olmasını ifade eder. Bu karşıtlıklar biri diğerine baskın geldiğinde hastalık, ruhsal bozulma ya da enerji tıkanıklıkları ortaya çıkar. Bu yaklaşım, bireyin mevsimlerle, beslenmeyle, duygularla ve hatta günün saatleriyle kurduğu uyumu ön plana çıkarır. Ayurvedik sistem de benzer bir anlayışla doşa tiplemelerini esas alarak kişinin kendi doğasıyla uyumunu izler.
Tüm bu sistemlerde vurgulanan ortak nokta şudur: İnsan bedeninin doğal ritimleri, evrenin ritimleriyle uyumlu çalıştığında sağlık kaçınılmazdır. Uyku, uyanma, beslenme ve hatta düşünme biçimlerinin bile evrensel bir senkronla uyumlu olması gerekir. Geleneksel Osmanlı tıbbında “saat-i saâdet” anlayışı da bu ritmik yaşamla birebir ilişkilidir.
Geleneksel tıp aynı zamanda bireyin kendini tanıma sanatıdır. Hangi yiyecekler size iyi gelir, hangi iklimde enerjiniz tazelenir, hangi insanlar sizi besler? Tıbbi bilgiden önce gelen şey, bu sorulara verilen cevaplardır. İyileşme, her zaman dışarıdan gelen bir müdahale değil; bazen sadece bedenin doğasına dönmesine izin vermekle mümkün hale gelir.
Felsefi olarak bu anlayış, evreni mekanik bir sistem olarak değil, canlı, bilinçli ve ahenkli bir varlık olarak görür. Tıpkı bir saz takımı gibi; her organ, her doku, her his bir enstrümandır ve bu orkestranın ahengi sağlığımızın melodisidir. Geleneksel tıp işte bu melodiyi duymaya ve eksik notayı bulup tamamlamaya yönelik bir dinleme sanatıdır.
Bugün bu bilgeliğe geri dönüş yaşanmaktadır. Modern bilim de sirkadiyen ritimler, psikoneöroimmunoloji gibi alanlarla bu kadim bilgilerin bilimsel karşılıklarını bulmaktadır. Doğu’nun bilgeliği ile Batı’nın analitik bakışı birleştiğinde, yeni bir iyileşme paradigması ortaya çıkmaktadır.
Peki sen, bedeninin ritmini dinliyor musun? İç sesin hangi anda sessizce yardım çağrısı yapıyor olabilir? Düşüncelerini yorumlarda bizimle paylaş, belki de senin farkındalığın başka birine İlham olur.
Bizi X (Twitter)hesabımızdan Takip Edin